4 Aralık 2009 Cuma

Önemli Liderlik # 2

Dün Fenerbahçe için yazılanların hemen hemen aynıları bugun Galatasaray için de yazılabilir. Takımın içinde bulunduğu durum, sakatlar, formsuzlar, rotasyonlar bir kenara bırakılmalı ve bu maç alınmalıydı. Aslında dün akşam maç berabere de bitse hala avantaj Galatasaray’da olacaktı zira son maçta büyük sorunlarla boğuşan Strum Graz deplasmanından alınacak bir galibiyet yine liderliği getirecekti.

Bu düşünce ile maça baktığınız zaman daha çok saldırması gereken takım Pana’ydı ama onlar da Cisse ile ofsayte düşmekten doğru düzgün atak yapamadılar. Tabi bunda artık Rijkaard’ın hiç vazgeçmeye niyetinin olmadığı 2 ön liberolu sistemin de büyük etkisi var. Uzun zamandır sakatlanmasa bile dün akşam sakatlanınca kimsenin yadırgamadığı Gökhan Zan çıkınca Mehmet Topal’ı o bölgeye çekip Mustafa Sarp’ın yanına Barış’ı koyan Rijkaard (ki kenarda bekleyen Keita’yı oyuna alıp takımı biraz daha ofansif yapabilirdi) bir kez daha sistemine ne kadar bağlı kaldığını gösterdi.

Sonuç olarak iki takımın da pozisyon bulmakta zorlandığı ve atanın kazacağı bir maçtı. 6 gün arayla birbirine çok benzeyen Bursa ve Pana maçlarından aynı skorları çıkaran (birini 1-0 kazanıp diğerini 1-0 kaybetti) Galatasaray 18’indeki kuralara grup lideri olarak gidiyor. Kim bilir belki Beşiktaş’ın da katılımı ile tarihimizde ilk defa 3 takımla birden son 32’ye kalırız...

3 Aralık 2009 Perşembe

Önemli Liderlik

Önemli bir maçtı. Maçı izleyemediğim için yorum yapmak zor lakin sonuç önemli. Maç içinde oyuncular arasında veya teknik kadro ile oyuncu arasında tartışma çıksa da bunlar nasılsa aşılır. Önemli olan grubu lider bitirip 18'inde çekilecek olan kuralara avantajlı gitmek. Grup liderleri hem Şampiyonlar Ligi'nden gelenlerle eşleşmeyecek hem de ilk maçlarını deplasmanda yapacak. Tabi ki hiçbir maç oynanmadan kazanılmıyor ama bu iki faktörün getireceği avantajlar da yadsınamaz.

Bu akşam sıra Galatasaray'da. Son iki lig maçında çok kötü oynayarak 5 puan kaybeden takım için bir çıkış ve liderlik maçı. Bu akşam kazanıp Strum Graz deplasmanına A2 takımıyla gitme şansı var. Arda-Elano-Kewell-Nonda'lı kadroya dönüş yapma ihtimali kuvvetli Rijkaard'ın. Minik Santi için oynarlar belki...

2 Aralık 2009 Çarşamba

30 Kasım 2009 Pazartesi

Değişen Roller

Son iki gündür tüm spor medyasındaki rüzgar döndü. Bir anda Galatasaray ve Fenerbahçe'nin kadroları tartışılmaya başlanırken, Beşiktaş'ın kadrosunun bu lig için aslında ne kadar fazla olduğu anlatılmaya başlandı. Bir tarafta ilk 6 haftada lige havlu atan ama 7 ve 14.haftalar arasında biri hükmen olmak üzere toplam 8 galibiyet alan Beşiktaş. Öte yanda daha 6.haftada ligin ilk ikisi olarak ilan edilen, UEFA Ligi'nde en az yarı final görecek olan Galatasaray ve Fenerbahçe.

Bir yanda Beşiktaş'ın yükselen form grafiğini anlamak gerekirken, bir yandan da diğer iki takımın düşen form grafiğini analiz etmek gerekir. Kadro genişliği olarak bakıldığı zaman Beşiktaş'ın her iki takımdan da daha dezavantajlı olduğunu düşünüyorum. Beşiktaş'ın kısıtlı kadrosuyla en iyi yaptığı şey takım savunması. Sivok-Ferrari-Ernst-Fink dörtlüsü ile göbekte, Üzülmez & Kaş, Ismail & Tello ve Joker Ekrem ile sahanın geri kalan taraflarında hep savunmayı ön planda tutan Beşiktaş, bu oyun planı ile 13 maçta (Ankaraspor maçını saymıyorum) 14 gol atıp sadece 6 gol yedi. Trabzon maçında Hakan'ın, Manchester deplasmanında ise Rüştü'nün mucizevi performanslarını da sayarsak bu takımın kaç maç daha bir gol farkla kazanmaya devam edeceğini bilemiyorum.

Suyun öte yanı, serbest düşüş filminde rolü Beşiktaş'tan çalan Galatasaray ve Fenerbahçe. 10.haftadaki derbi maçın kaybedeni sadece Galatasaray gibi görünmüştü ama haftalar geçtikçe Fenerbahçe'nin de kayıplarının büyük olduğu ortaya çıktı. Galatasaray maçında 3 maç ceza alan Bilica'nın yokluğunda sırasıyla Kayseri,Beşiktaş ve Kasımpaşa maçlarında 7 gol yiyen Fenerbahçe, bu 3 maçtan sadece 1 puan çıkarabildi. Seyircisiz oynamasının cezasını Kasımpaşa maçında çektiler ama hala önlerinde bir Ankaragücü maçı var. Alex'in birebir markajda kaybolduğunun ortaya çıkması, Emre'nin 2-3 hafta daha oynamayacak olması, Guiza ve R.Carlos'un hergün çıkan transfer dedikoduları ve son olarak Kazım'ın 3 hafta (hem cezalı hem kazazede) daha yerini alamaması. Ilk yarının kalan 3 maçında deplasmanda Eskişehir ve Trabzon, içerde seyircisiz Ankaragücü. Fenerbahçe'nin bu tabloda ilk yarıyı lider bitirmesi için ufak çaplı bir mucize gerekecek gibi gözüküyor.

Galatasaray da durum farklı değil. Fenerbahçe maçında hem 3 puanı, hem Baros'u hem de Keita'yı 3 maçlığına kaybeden Galatasaray'da asıl kayıp sistemde oldu. Fenerbahçe maçına kadar her maçı tek ön libero ile oynayan takımda ön libero sayısı Bursa maçında 3'e kadar çıktı. Baros'un sakat olduğu bir ortamda Arda'yı forvet oynatan Rijkaard&Neskens ikilisi 14.hafta sonunda ilk defa bu kadar ciddi eleştirildiler. Uzaktan çekilen şutlar dışında nerdeyse pozisyonsuz geçen Bursa maçı da Fenerbahçe maçı gibi bir dönüm noktası olur mu bilinmez. Kalan son 3 maçın ikisini içerde Belediye ve Antalya ile, birini de deplasmanda Antalya ile oynayacak olan Galatasaray'ın fikstürü biraz daha kolay gibi gözüküyor.