3 Ekim 2009 Cumartesi

Hep Destek Tam Destek

CSKA maçı sonrası Sabiha Gökçen Havalimanı'nda Beşiktaş kafilesine ve yöneticilere yapılan fiili ve sözlü saldırıları gerçekleştirenler yakalandı. 6.maçın son dakikasında atılan golle de teselli bulamaya bir grup Beşiktaş taraftarı, maç izlerken içtiği biralara ek olarak son biraları havalimanında içmek istemiş, kafile havalimanına gelince de futbolcu ve yöneticilere en derin saygılarını iletmişlerdi.

Samandıra'daki tesislerine yakın olduğu için Sabiha Gökçen Havalimanı'nı kullanan Fenerbahçe kafilesinin bir dönem aynı yerde sık sık başına geldiğinden olsa gerek, Fenerahçe yönetimi Beşiktaş'a yapılan saldırıyı resmi web sitesinden kınadı bugün. "Değişim Zamanı" isimli yazıda geçen sezonun çifte kupalı takımına haksızlık yapıldığını belirten ve seçimle gelen yönetim kurullarının yine seçimle gitmesi gerektiğini anlatan yazıda, basına yüklenme de unutulmamış ;

...
Yaptığı işte başarısız bir kişiyi eleştirmenin, protesto etmenin başka bir şey, ona hakaret etmenin, hesap sorma makamı yerine geçip onun hakkında tasarrufta bulunmanın farklı bir şey olduğu anlaşılmalıdır. İletişim şekli hangi yolla yapılırsa yapılsın "Spor Basınımızın Değerli Mensupları" da eleştiri, yorum, değerlendirme gibi habercilik gereği olan misyonlarını, kulüplerin iç işleyişine müdahale noktasına taşımamalıdır. Yazılan ve söylenenlerin iletişim kanalları ile ulaşacağı milyonlar üzerindeki olası etkileri iyi irdelenmelidir. Sınırlar aşıldıktan sonra ortaya çıkacak tablo karşısında ah vah edinmenin "timsah göz yaşı olacağı " yaşananları geri döndüremeyeceği göz ardı edilmemelidir
...

Fenerbahçe'nin bundan sonra da bu tip sosyal sorumluluk hareketlerinde bulunup bulunmayacağını merakla bekliyoruz. Metnin tümünü okumak için tıklayın.

2 Ekim 2009 Cuma

Ters Giden

5 gün içinde 2 maç yaptı Galatasaray. İki rakip de birbirine hiç benzemiyordu. Pazar günkü rakip Eskişehir tamamen atak ve açık bir futbol oynadı. 4 tane hücuma yönelik oyuncu ile Galatasaray'ın oyun kurmasını engellemeye çalıştı. Dün akşamki rakip Strum Graz ise tam kapalı ve kontraatağa dayalı bir futbol oynadı. Maçın büyük bölümünde 10 kişi kendi sahalarında Galatasaray'ı beklediler. Eskişehir maçında Mustafa Sarp-Mehmet Topal ikilisinin önünde Arda-Kewell-Keita-Nonda oynarken Strum Graz maçında Ayhan-Mehmet Topal ikilisinin önünde Arda-Elano-Keita-Baros oynadı. İki farklı tipte rakip ile oynanan iki farklı maç da 1-1 berabere bitti. İşin enteresan tarafı Galatasaray iki maçta da galibiyeti % 100 hak edecek bir futbol oynamadı.

Ters giden bir şeyler var. Erken form tutmanın zararları mı dersiniz, aşırı havaya girme mi dersiniz, Elano'nun hala beklenen katkıyı yapmaması mı dersiniz yok Rijkaard'ın sistemi mi dersiniz bilinmez. Ama bilinen gerçek ters giden bir şeyler olduğu. İlk 1,5 ayda Galatasaray taraftarının güzel hayaller kurmasını sağlayan Rijkaard ve ekibinin bu problemi çözmesi gerekiyor.

1 Ekim 2009 Perşembe

8'de 8

"Büyük" Mustafa Denizli, kariyerinde çıktığı 8.Şampiyonlar Ligi maçında 8.mağlubiyetini aldi. Daha önce Fenerbahçe ile 6'da 6 yapan Denizli, dün akşamki maçla da Beşiktaş'la 2'de 2 yapma becerisini gösterdi. Dün akşam Old Trafford'da M.United'a kök söktüren Wolfsburg deplasmanından çıkacak sonucun da çok farklı olması beklenmiyor.

Maçtan önce futbol şansından çokca bahseden Denizli, 8 milyon Euro'ya alınan ve orta sahada oyun kurması beklenen Tabata'yı hiç oyuna sokmayarak Tabata'nın kendi isteği dışında alındığını göstermek istedi herhalde. Ekrem Dağ'ı orta sahadah oynatıp, Tabata'yı kenarda bekletmek nerden baksanız pes.

29 Eylül 2009 Salı

Rijkaard'ın B Planı

Kaybedilen ilk puandan sonra Rijkaard’ı eleştirmeye başlamak ne kadar doğru bir hareket bilinmez ama akıllara takılan soruları da sormak lazım bir yerde. Kolay zor ayrımı yapmadan nerdeyse tüm maçlara aynı tertiple çıktı Rijkaard’ın ekibi. 4’lü defansın önünde 2 ön libero, önlerinde hücuma yönelik 3 orta saha ve en önde takımın forveti. Yani o bir ara köşedeki bakkalın dahi ağzına sakız olmuş “4-3-3” sistemi değil, “4-2-3-1” oynuyordu Galatasaray. Kötü giden Ankaraspor maçında 59.dakikada Baros ve Elano’nun yerine Nonda ve Kewell’i, 72.dakikada ise Keita’nın yerine Aydın’ı alarak maçı çevirmeyi başardı Galatasaray. Yine aynı şekilde kilitlenen Kasımpaşa maçında, bu sefer ikinic yarının hemen başında, Baros ve Elano’nun yerine Nonda ve Keita girip maçı kazandırdı. Bunların yanında 2-0 önde götürdüğü Beşiktaş maçında 69.dakikada Keita’nın yerine Barış’ı alarak orta sahaya biraz daha direnç kazandırmayı planlayan Rijkaard, aynı şekilde 3-0 önde götürdüğü Panathinaikos maçında da 72.dakikada Keita-Barış değişikliği kartını kullandı.

Yukarıdaki bilgiler ışığında görünen, Rijkaard’ın hiçbir şekilde 2 ön liberosunu bozmak istemediği. Lig sonuncusu ile oynarken de, Panathinaikos ile oynarken de bu kurguyu bozmamış Rijkaard. Gole ihtiyacı olduğu zaman forvet veya hücuma yönelik orta saha çıkarıp aynı tipte oyuncu sokmuş. Golü erken bulduğu veya kendisine oyun kurduran takımlara karşı oynadığı maçlarda çok büyük bir problem yaşanmadı ama özellikle önde basan ve çok forvetle oynayan Eskişehir karşısında sistemin biraz aksadığını söylemek yanlış olmaz. 1 ay kadar önce sakatlanan Ayhan’ın oyun kurma ve takımı ileri taşıma özelliğini çok aradı Galatasaray. Aynı tipte, defansif orta saha, iki düz oyuncu olan Mustafa Sarp ve Mehmet Topal’ın topu rakip sahaya taşımadaki zaafı yüzünden Eskişehir maçının 2.yarısı olduğu gibi ziyan oldu. 1-1 devam eden maçta 66.dakikada Kewell’in yerine Aydın’ı, 73.dakikada Nonda’nın yerine Baros’u alan Rijkaard, devre arasında ısınmaya başlayan ve maçın 85.dakikasına kadar kale arkasında ısınmaya devam eden Ayhan’ı düşünmedi. Elano da hic oyuna girmedi fakat oyunda zaten Arda, Keita ve Aydın varken Elano gereksiz olabilirdi. Ama ikinci yarının başından itibaren topu ve takımı rakip sahaya geçiremeyen Mustafa veya Mehmet’ten birisiyle Ayhan’ı neden değiştirmediğini sorgulamak lazım Rijkaard’ın...

28 Eylül 2009 Pazartesi

Alpaslan Dikmen



27 Eylül 2008'de, her Türk vatandaşı gibi, o da bir trafik kazasına kurban gitmişti. Bir taraftardan, bir tribün emekçisinden çok daha fazlasıydı. Düzenli bir işi, bir ailesi olmasına rağmen çok büyük emekler vermişti ultrAslan'a ve Galatasaray tribünlerine. Vefatından sonra nerdeyse tüm statlarda adına açılan pankartlar ve cenazesindeki renklerin çokluğu anlatıyordu zaten futbol camiasındaki yerini.

27 Eylül 2009'da, vefat eden her Türk vatandaşı gibi, mezarı başında anıldı onlarca insan tarafından. Akşam ise Ali Sami Yen'de, 24.000 kişi tarafından.. Uzun zamandır hazırlık yapıyordu ultrAslan, kurucusuna layık bir sene-i devriye yaşatmak için. Stadın nerdeyse tüm bölümlerine el yapımı, irili ufaklı bez pankartlar yerleştirmişlerdi. Ama tribünleri dolduranlar biliyordu eski açıktan güzel bir şeyler geleceğini, gelmesi gerektğini. Takımlar sahaya çıkarken önce kartonlar havaya kalktı, sonra tribünü kaplayan pankartlar indi. Sonra da hoparlörlerden Barış Manço'nun sesi duyuldu ;

Gözlerimde yaş, kalbimde sızı, unutmadım seni,
Unutamadım, unutamadım, ne olur anla beni...

Aynı anda misafir takım tribününde Eskişehir taraftarının yaptığı koreografi ile belki de ilk defa Türkiye'de aynı tribünde iki farklı takımın koregrafisi yapılmış oluyordu. Koreografiler konusunda ne kadar çok emek harcayan Alpaslan Dikmen'e mesaj gönderircesine...

7.Hafta

7.haftanın sonunda ilk çözülen Galatasaray oldu. Adeta bir sinir savaşına dönen "ilk önce kim puan kaybedecek" sorusunun cevabı dün gece Ali Sami Yen'de verildi. Geçen sene iki maçta da puan kaybettiği Eskişehir'e bu sezonun ilk maçında yine 1 puan verdi Galatasaray. Puanı alanın Eskişehir olduğunu söylemek çok zor zira Youla-U.Karan-Mehmet Yılmaz-Burak Yılmaz dörtlüsü ile oynayan Eskişehir'in gol dışında ciddi 1 tane atağı var. Bunun yanında 90 dakikanın 75 dakikasını oyun kurmak için harcayan ve Mehmet Topal-Mustafa Sarp ikilisiyle yan pasan bir Galatasaray. Oyunu ileriye taşıyacak bir ön liberonun eksikliği hissedilirken Ayhan'ın 46.dakikadan 85.dakikaya kadar eski açığın önündeki kale arkasında ısınmasını Rijkaard nasıl açıklar bilinmez. Papaz bu sefer pilavı yemedi ve bu sefer oyuncu değişiklikleri maçı kurtarmaya yetmedi. Mutlaka ki puan kaybı, mağlubiyetler olacaktır ama bunları rakiplerin de takılabileceği deplasmanlara saklamak Galatasaray için daha yararlı olabilirdi.

Fenerbahçe ise Manisa maçından sonra bir kez daha 90.dakikada kazandı. Maçtan önce Antalya'nın 90.dakikada 4'e 0 kontraataktan gol yiyeceğini söyleseler kimse inanmazdı herhalde. Gerçi maç içinde direkten dönen toplar ve Guiza'nın kaçırdıkları ile Fenerbahçe'nin 3 puanı hak ettiği söylenebilir ama Antalya takımı son dakikada toplu hücum yapmayıp 2 adamını defansta bıraksa bugun Fenerbahçe'nin de oyunu tartışılıyor olacaktı. Nöbetçi golcü Semih girip yine takımını kurtardı ama gelecek hafta ilk onbire girebilecek mi onu merakla bekliyoruz.

Trabzon, bu sezonun yenilgisiz takımlarından Gençlerbirliği ile berabere kalarak haftayı bence karlı kapattı. Golcülerinin takıma katılması ve yeni transfer Gabric'in yavas yavas oyuna ısınması Trabzon'un avantajları. 46.dakikada oyuna girip 81.dakikada oyundan alınan Alanzinho'nun kenara yaptığı gider ise takımın eksisi. Kendi sahasında kazanmaya da alışırsa Trabzon bu sezonun 3.lük için yine en kuvvetli adayı olacaktır.

Bursa'nın evinde, 5 ekikle gelen Diyarbakır'ı 4'lemesi süpriz olmadı ama Kayseri'nin bugune kadar 6 maçta 15 gol yiyen Kasımpaşa ile 0-0 berabere kalması haftanın süprizlerindendi. Olimpiyat Stadı'nda I.B.B'ye son dakika golüyle kaybeden Sivas'ta Bülent Uygun'un istifasının gelmesi artık an meselesi. Ankaragücü 7.haftanın sonunda ilk galibiyetini Gaziantep'ten alırken beraberliklerin takımları Denizli ve Manisa'nın 1-1 berabere kalarak haftayı kapatması kimseyi şaşırtmadı.