6 Şubat 2010 Cumartesi

Kaderin Cilvesi

Bir tarafta yıllarca Ali Sami Yen tribünlerinden hayranlıkla izlediğim, daha sonra gittiği takımlarda da televizyondan takip ettiğim Ergün Penbe ve yıllarca gerek tribünden, gerek televizyondan, gerekse bu sayfalarda nefretle andığım Bülent Uygun. Diğer tarafta ise doğduğum şehrin takımı, inatçı sevdam Mersin Idman Yurdu.

Her ne kadar resmi siteden açıklanmasa da haber ajansları ve taraftar siteleri tarafından duyurulan haberlere göre Bank Asya'da zor günler geçiren, hocası ve birçok eski futbolcusu takımdan ayrılan Mersin Idman Yurdu'nda teknik direktörlüğe Ergün Penbe, sportif direktörlüğe de Bülent Uygun'u getirdi.

Aynı tabağın içinde çok sevdiğim erikle hiç sevmediğim avakadoyu yemek gibi bir şey olacak bu...

3 Şubat 2010 Çarşamba

Yağmurdan Kaçarken...

Galatasaray, Denizli'deki maçtan sonra hem fazla seyahat etmemek hem de güzel bir havada çalışmak için direkt Antalya'ya geçmişti. Yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak bu olsa gerek...

2 Şubat 2010 Salı

Bonservissiz Hayatlar

1995 yılındaki meşhur Bosman davasından sonra başlamıştı herşey. Eskiden futbolcunun sözleşmesi bitse dahi kulübü o futbolcu için bir bonservis bedeli belirler, eğer bu bedelden futbolcuyu transfer eden çıkmazsa, mevzu bahis bedelin % 20'siyle o futbolcuya yeni bir sözleşme imzalamak zorunda kalırdı. 1990'da Jean Marc Bosman'ın açtığı ve 5 yıl süren dava sonunda kulübüyle sözleşmesi sona eren futbolcular serbest kalma hakkı kazanmıştı. Yeni sistemle birlikte oyuncuların özgürlükleri biraz artmış, kulüplerinse biraz daha dikkatli olmaları gerekiyordu. Bu tarihten sonra kulüpler gelecek vadeden futbolcularıya uzun süreli sözleşmeler imzalamaya başladı. Sözleşmesi yakın zamanda bitecek olan futbolcu da sözleşmesi bittiği zaman bedavaya gitmesin diye sözleşme uzatmaya zorlandı. Işte son yıllarda sık sık yaşadığımız "sözleşmesini uzatmaya yanaşmadığı için kadro dışı bırakıldı" haberleri de bu şekilde çıkmaya başladı.

Kulüp açısından bakıldığı zaman karlı gözükse de futbolcu açısından bakıldığı zaman son derece keyifsiz olan bir durum. Sene sonunda sözleşmesi sona erecek ve serbest kalacak oyuncu bedavaya gitmesin (kulübüne para kazandırsın) diye yönetim devre arasında yeni sözleşmeyi futbolcunun önüne koyuyor. Futbolcu da, eğer kendisiyle ilgilenen hatta gelecek sezon için anlaşan bir kulüp varsa, bu yeni sözleşme sezon sonunda kendisini almak isteyece muhtemel kulüplere yeni bir bonservis yükü yaratıp transferi zora sokacağı için sözleşme uzatmaya yanaşmıyor haliyle. Bu noktadan sonra kulübün politikası futbolcuyu kadro dışı bırakmak ve kendisini bugünlere getiren kulübüne ihanetle suçlamak oluyor. Futbolcununsa gidebileceği 2 yol var. Birincisi direnmeyi bırakıp sözleşmesini uzatıp sene sonunda kendisini almak isteyen kulüplere duacı olması (ya da yeni kulübünden isteyeceği yıllık ücretinde indirim yapması) veya da yarım sezon takımdan ayrı çalışmayı göze alıp sene sonunda serbest kalması.

Bazen de futbolcuyu isteyen kulüpler olaya ticari bir şekilde yaklaşıp, futbolcunun kulübünden futbolcunun bonservisinde indirim istiyor. Ya devre arasında bonservisinde indirim yaparsınınz ya da sene sonunda bedavaya alırız şeklindeki bu yaklaşım bazen kabul görüyor bazense reddediliyor.

Geçen sezon devre arasında yaşanan Fenerbahçe-Gaziantep-Bekir Irtegün transfer çıkmazı sezon sonunda Fenerbahçe'nin Bekir'i bedavaya almasıyla son bulmuştu. Bu sezon devre arasında yaşanan Galatasaray-Kayseri-Ali Turan çıkmazında ilk perde dün akşam kapandı. Ara transferin bitmesiyle birlikte Ali Turan Kayseri'de kaldı. Sözleşme uzatmadığı için kadro dışı bırakılan Ali Turan muhtemelen 2-3 hafta sonra affedilecek ve sezon sonunda serbest kalıp Galatasaray'a gidecek. Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal'ı toplam 13 milyon euro'ya satan Kayseri'ye Ali Turan'ı bedavaya kaptırmak biraz zor gelecek ama yapacak fazla bir şey yok. Sürekli ona buna sallayan Süleyman Hurma biraz da Jean Marc Bosman'a sallar belki...

1 Şubat 2010 Pazartesi

Rotasyon Çılgınlığı

Sezon başında Rijkaard'ın "rotasyon" kavramıyla yatıp kalktığımız dönemlerde bile işin bu boyuta varacağını düşünmemiştik. Tabi ki bunda yaşanan sakatlıkların büyük payı var. Bugun Baros ve Kewell sakatlıklar, Keita da Afrika Kupası yüzünden dün akşamki maçı kaçırmasa bu derece rotasyon göreceğimizi sanmıyorum.

Sağ bek başlayan Uğur sol bek, sol bek başlayan Caner sol açık, sol açık başlayan Arda forvet arkası, yine sol açık olarak sonradan oyuna giren Dos Santos da forvet olarak bitirdi maçı. Jo'nun rakip defans için son derece rahatsız eden hareketli oyunu ve Dos Santos'un hızlı içeri girişleri ilerisi için umut verdi. Elano'nun artık takıma ısınması ve topu ileriye taşımadaki başarısı her ne kadar sevindirici olsa da defanstaki kronik hatalar hala can sıkıyor.

Rakip Denizli'nin fiziksel olarak oynadığı 17 maçta sadece 4 beraberliği var. Ankaraspor'u kağıt üstünde yenmişler ve hızlı bir şekilde kümeye doğru ilerliyorlar. Böyle giderlerse zaten son 4-5 maçları formalite maçı haline gelecek. Yani kümede kalmak istiyorlarsa maç kazanmaları gereken en kritik döneme girmiş durumdalar. 3 büyüklerle oynanan maçların yüksek motivasyonu, tamamen dolu bir stat ve mükemmel zeminle beraber çok iyi mücadele örneği gösterdiler. Galatasaray'ın bocaladığı dakikalarda 2.golü bulsalardı, kontra ataklardan Youla ile farka bile koşabilirlerdi.

31 Ocak - 28 Şubat arasındaki süreçte sırasıyla Denizli, Antalya, Kayseri, Antalya, A.Madrid, Beşiktaş, A.Madrid ve Kasımpaşa maçları var Galatasaray'ın. Bu 8 maçın 3'ü içerde, 5'i deplasmanda. Yeni transferlerin takıma uyum sağlaması için 29 günde 8 maçtan daha iyi ne olabilir ki ?