9 Temmuz 2010 Cuma

Lorik Cana

Adnan Polat'ın sözünü ettiği 5 yabancından ilki Lorik Cana oldu. Daha Adnan Polat basın toplantısına başlamadan haber medyaya sızdı ve gün içinde sürekli Lorik Cana'nın faullerinden, çift dalmalarından oluşan videolar döndü durdu.

Görüntülerden değil de rakamlardan bahsedecek olursak Lorik Cana'nın enteresan istatistikleri var. Oncelikle sezon içinde ortalama 32-33 maç oynuyor. Oynamadığı maçlar da genelde kart cezası yüzünden tribünde oturduğu maçlar olmuş. Bu da demektir ki oynadığı mevkii ve tarzının aksine sakatlık sorunu olmayan, devamlılığı olan bir oyuncu (gerçi Linderoth da tam böyle bir oyuncuydu ama Türkiye'ye geldikten sonra geçirmediği sakatlık kalmadı).

Bir diğer enteresanlık da gördüğü kart sayıları. Geçen sezon Ingiltere'de 9 sarı, 1 kırmızı kart görmüş. 9 sarı kart kabaca 2 maç, 1 kırmızı kart da 2 maç olmak üzere toplam 4 maçı cezası yüzünden kaçırmış. Türkiye ligi daha agresif bir lig. Burda karşısına çıkacak futbolcular zaten Lorik Cana'ya karşı önyargı ile çıkacaklar. Daha ilk günden dönmeye başlayan faul videoları bunun göstergesi zaten.

Sonuçta Mehmet Topal'ın satılıdğı paraya Mehmet Topal'ın biraz daha savaşçısı alındı. Eğer kart problemini çok yaşamazsa takıma faydalı olma ihtimali yüksek. Emre Belözoğlu'na gösterilen töleransın yarısını Lorik Cana'ya gösterirlerse yeter aslında...

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Gidenlerden

Geçen seneden alıştırmıştı bizi yönetim.. Gece 3'te web sayfasından okuyorduk yeni gelenleri. Bütün basını atlatıp, geliyor diye yazılan 45 isimden başkası oluyordu gelen. Bu yüzdendir ki son 1 aydır her sabah ilk işim resmi siteyi açıp yeni gelen birisi var mı diye bakmak oluyordu.

Uğur Uçar ve Emre Güngör'ün gidişini bu şekilde öğrendik. Neil, Servet, Gökhan Zan, Sabri, Hakan Balta, Çağlar ve Ali Turan'ın olduğu bir defans organizasyonunda diz kapağı kırıldıktan sonra bir türlü eskiye dönemeyen Uğur ve kronik sakatlık hastalığındaki Emre Güngör'ün gidişleri çok anormal gelmemişti. Lakin dün sabah Keita'nın gönderiliş haberi bana fazlasıyla anormal geldi.

Ilk senesinde iyi işler çıkardı Keita. Kadıköy'deki maça kadar gayet güzel oyunlar oynadı. O atmosfere, o hakeme ve R.Carlos'un tecrübe dolu tahriklerine dayanamadı ve kırmızıyı gördü. Hatalıydı evet, hocası da onu 3-4 maç kesip cezasını verdi. Sezonun kalan kısmında yine takımı sürükleyen oyunculardandı. Baktığımız zaman bir sezonda toplam 34 maç oynamış. Oynamadığı maçların 5-6 tanesi cezalı oldugu ve kadroya alınmadığı içindi. Yani herhangi bir uzun sakatlık da yaşamadı. Devamlılık problemi olmayan bir oyuncuydu. 8 küsür milyon euro'ya gelmişti, hemen hemen aynı paraya gönderildi. Şimdi sağ açıktaki boşluğu Serdar Özkan veya Sabri ile kapatmayı düşünmüyordur yönetim. Eğer yine bu paralara etkili bir sağ açık alınırsa problem yok. Ama sağ bekten sonra bir de sağ açıkta problem yaşanırsa bu satışın hesabı zor verilir.

Güzel fuleleri, güzel taklaları vardı.. Gol attıktan sonra çalan şarkısı da güzeldi.. Katar çok sıcak olur, gitmeseydi keşke..

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Teknik Direktörler ve Kıyafetleri

Finali Brezilya-Arjantin oynar, kupayı da Brezilya alır diyordum ve bütün tahminlerim 2 günde yok oldu. Önce Hollanda Brezilya'yı, sonra da Almanya Arjantin'i dağıtınca bir anda hiç beklenmedik (en azından benim tarafımdan) bir dörtlü final ile karşı karşıya kaldık. Yari finalin bir ayağında cezalılardan çekecek Hollanda ile sakatlıklardan çekecek Uruguay; diğer ayağında ise Almanya ile Ispanya karşı karşıya gelecek.

Madem yaptığım teknik ve taktik tahminler tutmuyor, o zaman ben de kalan 4 takımın teknik direktörünün giyim tarzı üzerinden tahmin yaparım. Salı akşam genelde koyu renk takım elbise giyip kravat takan Tabarez'in takımına karşı ilk maçtan beri gri takım elbise ve kravatsız beyaz gömlek giyen Marwijk'n takımı oynayacak. Oynadıkları 5 maçta 5 galibiyet alan ve kıyafetini değiştirmeyen Marwijk'in takımını galibiyete yakın görüyorum.

Çarşamba akşam ise son 3 maçtır siyah ceket içine mavi t-shirt giyen Löw ve her maçta koyu renk takım elbise üstüne mont giyen Del Bosque mücadele edecek. Hava ne kadar soğuk olursa olsun üzerine mont giymeyen, hatta oyunu yaşadığı için zaman zaman terleyip ceketini bile çıkaran Löw bu heyecanıyla bir adım önde.



Bir ufak not da Maradona için.. Damat gibi giyinmesi, küpeleri, tesbihi ve arada bir ayağına gelen toplarla yaptığı ufak çaplı şovlarla unutulmazlar arasına girdi. Futboldan anlamayan insanların bile (bknz annem) "Maradona çok üzüldü, ben de ona çok üzüldüm" demesini sağlayan bir adam. Keşke finale kadar gitseydi diyor insan...