28 Ocak 2010 Perşembe

Shabani Nonda


Kim gitse tartışılcaktı, kim gitse yazık olacaktı. Kewell gitse taraftar çok üzülecek, büyük bir kısmı tepki gösterecekti. Leo Franco gitse, devre arasında kaleyi Aykut ve Ufuk'a bırakmak gibi bir riske nasıl girildiği tartışılacaktı. Nonda gitti; şimdi UEFA Ligi'nde nokta forvetsiz nasıl oynanacağı tartışılacak.


Kewell kadar olmasa da, o da taraftarın çok sevdiği bir isimdi. Galatasaray formasıyla oynadığı toplam 92 karşılaşmada attığı 37 gol aslında işini iyi yaptığınıda gösteriyordu. Ama 32 yaşın ve geçirdiği diz sakatlığının ağırlığı onu da çok zorluyordu. Florya'daki idmanların günlük raporlarını biraz dikkatli takip eden biri Nonda'nın haftada 1-2 idmana çıkamadığını görüyordu.


En zayıf halka kim olacak demiştik, Nonda oldu. Bugun hem resmi siteden, hem de ultrAslan'ın sitesinden Nonda'ya teşekkür mesajları yayınlandı. Özellikle ultrAslan'ın sitesine koyduğu bu fotoğrafla taraftarın o meşhur "Shabani Nondaaaaa Shabani Nondaaaa...." tezahuratını yapmayı ne kadar özleyeceği belli oluyor..

27 Ocak 2010 Çarşamba

En Zayıf Halka

Aslında bir anlamda En Zayıf Halka yarışması yapılıyor şu aralar Galatasaray'da. Hala gurbet ellerden dönmeyen Haldun Üstünel eğer tatil veya şahsi işleri için orda bulunmuyorsa, bir yabancı futbolcu daha transfer edecek demektir Galatasaray. Linderoth'un gidişi ve Jo'nun gelişi sonrasında kadroda bulunan 8 yabancı Leo Franco, Neil, Keita, Elano, Kewell, Jo, Baros ve Nonda şeklinde sıralanıyor. Mevcut sistemde 6'sı oyunda, 2'si kulübede olmak üzere toplam 8 yabancıya müsade olduğu için Haldun Üstünel'in yeni numarasına yer açmak adına en zayıf halka aranıyor.

Kesin olarak gitme ihtimali bulunmayanlar Elano, Keita, Baros, Neil ve Jo. Kalan 3 oyuncunun da kendine göre riskleri bulunuyor. Oncelikle sakatlığı yüzünden 2 ay forma giyemeyecek olan Kewell. Kağıt üzerinde en zayıf halka olarak gözükse de 2 yıldır gösterdiği performans, profesyonellik ve taraftarın sevgilisi olması işleri zorlaştırıyor. Nonda'nın ise artık hafta 1-2 idmanı asmasına sebep olan diz sakatlığı onu da topun ağzına getiriyor. Lakin Baros'un ve Jo'nun yokluğunda UEFA Ligi'nde oynayacak başka gerçek forvetin olmaması onun da en zayıf halka olmasını engelliyor. Son olarak bugune kadar hiçbir ekstra iş yapmayan ve geldiği günden beri De Sanctis ve Aykut'la kıyaslanan Leo Franco. Devre arasında alınan Ufuk'un da takıma katılmasıyla Leo Franco'nun ismi gündeme gelse de Aykut ve Ufuk gibi iki tecrübesiz kalecinin bir anda, sezon ortasında kaleye geçmesi kolay kolay verilebilecek bir karar değil.

Sonuç olarak takımdaki en zayıf halkayı bir iki gün içinde öğreneceğiz. Kim giderse gitsin yine bir dolu eleştiri, bir dolu yazı çizi olacak medyada. Sezon sonunda şampiyonluk ve Avrupa'da başarı gelirse verilen karar yerinde, bunlar olmazsa verilen karar başından beri yanlış sayılacak. Bakalım giden ne götürecek, gelen ne getirecek...

25 Ocak 2010 Pazartesi

Tutti Pazzi Per Materazzi !!

Tam tercümesi "Herkes Materazzi için deli oluyor" olan başlıktaki cümlenin 2006 Dünya Kupası finalinde Zidane'ı tahrik edip kendisine kafa attırdıktan sonra tezahuratlaşmaya başladığı söylenir. 2001'den bu yana giydiği Inter formasıyla karıştığı kırmızı kartlar, tekmeler ve dirsekler gibi saha içi olaylarına dün gece bir yenisi ekledi Materazzi.

Milano derbisinde ezeli rakibi Milan'ı 65 dakika 10 kişi oynayıp (hatta son dakikaları 9 kişi) 2-0 yenmek kolay değil elbette. Ama maçtan sonra rakip Milan'ın başkanı ve ülkenin başbakanı Berlusconi'nin maskesiyle sahada sevinç gösterileri yapmak hiç kolay değil.

Dün gecenin akıllarda kalanı maçın 80.dakikasında tribünleri ayaklandıran Mourinho ve maçtan sonra Berlusconi maskesi ile sahada tur atan Materazzi'dir. 65 dakika 10 kişi mücadele eden futbolcular artık sadece birer istatistiktir.