16 Nisan 2010 Cuma

Dananın Kuyruğu

Son yılların belki de en çekişmeli liginde kader haftaları bu hafta sonuyla başlıyor. Ankaraspor rezaleti olmasaydı son 5 hafta daha da kaotik hale gelecekti çünkü 33.haftada Bursaspor da tüm diger takımlar gibi 3 puanı oynamadan, sakat veya cezalı futbolcu vermeden alacak.

Bu haftanın şüphesiz en önemli maçı Pazar akşamı Kadıköy'de oynanacak. Ama tabi öncesinde bu aksam Bursa'da, yarın akşam da Manisa'da oynanacak maçlar da lige yön verecek cinsten. Bursa'nın bu akşam evinde kaybedeceği 1 veya 3 puan, Beşiktaş'ı yendiği takdirde, Fenerbahçe'yi büyük ihtimalle şampiyon yapacaktır. Zira Cumartesi günü Manisa'dan 3 puan çıkaran bir Galatasaray'ın (tabi çıkarabilirse), haftaya Ali Sami Yen'de Bursa'yı yenmesi ve şampiyonlar ligine gitmesi çok kolaylaşacak. Bu hafta evinde Gaziantep'e kaybetmesi halinde Bursa, geçen sene Sivas'ın yaptığını dahi yapamayıp şampiyonlar ligine kalamaz.

Bu akşam Bursa'nın kazanması ve Pazar akşamı Fenerbahçe'nin puan kaybetmesi halindeyse Bursa, haftaya Ali Sami Yen'e bir nebze de olsa daha rahat gelecek. Böyle bir durumda Ali Sami Yen'de kazanmak için saldırmayacak (ki bu Galatasaray'ın en çok isteyeceği oyun olanı olur - bknz Ali Sami Yen'deki Kasımpaşa maçı), aksine kontrollü oynayıp 1 puana razı olacaktır.

Son 5 maça girilirken 4 takımın da şampiyonluk olmasa da şampiyonlar ligi için büyük umutları var. En zor fikstür Bursa'nın gözükse de Bursa'daki kenetlenme hiçbir takımda yok. Pazar akşam saat 20:45 itibariyle şampiyonluk ve şampiyonlar ligine 2.bilet için çok daha net konuşma şansımız olacak...

14 Nisan 2010 Çarşamba

Pele & Messi - Tanju & Arda

"Messi benim gibi 1.000 golü geçmediği sürece asla bir efsane olamaz"
- Pele

&&&

"Yetenekleri evet ama Arda bir yıldız değil. Benim bildiğim yıldız, skor tabelasını değiştirecek"
- Tanju

Demek ki sadece bizim ülkemizde olmuyormuş. Pele'nin Messi'ye salladığı bir ortamda Tanju Arda'ya sallamış, çok mu ?

11 Nisan 2010 Pazar

Xavi Böyle İstedi

Ister evindeki 15 maçta 15 galibiyet al, ister her gelene 3-4 gol at, istersen çok kritik maçları son 30 dakikalarda çevir... Içerde Barcelona ile oynamadıysan bu istatistiklerin hepsi palavra. Ortalama %70 oranla topa sahip olan takımın pas trafiğini nasıl keseceğini bilemezsen 80.000 taraftarının önünde rezil oluyorsun.

2 hafta önceki Galatasaray-Fenerbahçe maçına çok benziyordu. Real Madrid taraftarı da takımlarının içeri performansına çok güveniyordu ve mutlak galibiyet bekliyorlardı. Ama Real taraftarı da 85.dakikada evlerine giderken muhtemelen kendi kaderlerine küfrediyorlardı.

Maçın yıldızı tartışmasız 2 asist yapan Xavi'ydi. Ilk golde Messi'ye attigi hafif aşırtma pas, ikinci golde Pedro'yu 30 metreden kaçırması spektakülerdi. Sergio Busquets gibi Maldonado'nun Katalan versiyonunun bile rakibi çıldırtacak derecede isabetli pas yaptığı bir ortamda Iniesta'nın ilk 11'de başlaması Real Madrid için tam bir kabus olurdu. Zaten Iniesta girdikten sonra, maçın son 15 dakikasında, Real Madrid'in çirkefliğe vurması da bu yüzdendi. 80.000 kişinin önünde, şampiyonluğu kaybederken rakibin 5'e 2 oynarcasına pas yapmasına tekme atmaktan başka yapacak bir şey yoktu.

Jubilesini yapan hakem Mejuto Gonzalez ise tam bir faciaydı. 30 saniyede bir çaldığı düdüklerle maçın temposunu düşürdü. Ilk 30 dakikada ona buna gösterdiği sarı kartlarla standardını kaybetti. Ilk yarim saatte gösterdiği sarı kartları maçın devamında da verse iki takım da 8'er kişi bitirirdi maçı.

Sonuçta Barcelona tarih yazmaya devam ediyor. Kendi altyapısından çıkardığı topçularla yakalamadığı başarı kalmayan Katalanları izlediğimiz için şanslıyız. Real Madrid taraftarının da artık yapacak fazla bir seyi yok. Malum, tecavüz kaçınılmaz.. Oynanan oyundan zevk almaya bakmak lazım...