28 Kasım 2009 Cumartesi

Sorular Sorular

* Hayatında hiç tek forvet oynamamış, rakip tarafından sıkı markaj altında oynadığı zaman yeteneklerini gösteremeyen (bu yüzden forvet arkası oynadığı maçlarda bile içgüdüsel olarak sol çizgiye kayan) Arda; Bursa gibi bir deplasmanda niye tek forvet başlar ?

* Mehmet Topal ve Mustafa Sarp ile zaten yeterince düz olan orta sahaya bir de Barış Özbek eklenip, 3 tane aynı tip, düz, top tekniği çok yüksek olmayan oyuncu niye ilk 11'de oynar ?

* Arda,Kewell ve Keita dışında kalan 8 oyuncunun da defansif yönünün kuvvetli olduğu bir maçta nasıl rakip 40-50 metrelik boşluklar bularak pozisyon üretir ?

* 65.dakikada Nonda oyuna girerken, oyundan alınması gereken oyuncu Keita mıdır yoksa Kewell mi ?

* "Ağır" Hakan Balta'nın geriye dönemeyişleri ve yaptığı kademe hatalarından daha kaç gol yenmesi gerekir ? Bu mevkiye alınan Caner, Ziraat Kupası'nda mı kendine yer bulur ?

Rijkaard ve Neskens'in kredisinin yönetim ve taraftar bazında çok yüksek olduğu bir gerçek. Fakat dün akşamki rezalet ile bu kredinin önemli bir kısmının tükendiğini söylemek yanlış olmaz...

26 Kasım 2009 Perşembe

Kontrpiye Zaferler

Bir Türk takımıysan ve Old Traffor'da galip gelmek istiyorsan mutlaka bir kontrpiye golün olmalı. Tabi ki Beşiktaş'ın dünkü galibiyetini sadece buna bağlamak olmaz ama 13 sene arayla hem Fenerbahçe'nin hem de Beşiktaş'ın Manchester United'i aynı skorla ve aynı tip gollerle yenmesini de yok sayamayız.

As kadronun % 60'ini dışarda bırakmış bir Manchester United vardı. Obertan, Macheda gibi isimlerin 11'de yer bulması aslında çok da hafife alınacak bir durum değildi zira öyle bir kadronun içinde, bir Şampiyonlar Ligi maçında kolay kolay 11'de forma giyemiyorlardı. Yani tam kendilerini göstermelik bir durumdu. Ama özellikle bu sene en iyi yaptığı şeyi bir kez daha yaptı Beşiktaş. Bir kere daha kalesini gole kapadı.

Trabzon maçında kurtarılan (ya da kaçan) 7-8 net gol pozisyonun üstüne bir de dün akşam Manchester United'in kaçırdıkları (ya da Rüştü'nün kurtardıkları).. Tam bir savunma takımı oldu Beşiktaş. Defans dörtlüsünün önünde oynayan Ernst-Fink ve geriye çok yardım eden Ekrem'in de katkıları çok büyük. Son maçta roller değişecek. Savunma yapmak isteyen CSKA, gol bulmak isteyen Beşiktaş olacak. Avrupa Ligi'ne 3 Türk takımı ile devam etme hayali devam ediyor...

25 Kasım 2009 Çarşamba

Barcelona-Inter

Ah Mourinho Mourinho olalı
Hiç görmedi böyle keder
Geberiyordu kahrından
Kalmadı onda huzurdan eser...

(Küme düşen takımların dahi daha dirençli oynadığı bir dünyada, dün akşamki maç için yazacak başka bir şey yok)

23 Kasım 2009 Pazartesi

Motivasyon Sorunu

Maçı tribünde izleyenler, özellikle ilk yarı sonunda sıkıntıdan patlıyordu. Tabi bunda Galatasaray'ın bir türlü ivme kazanmayan oyunu ve 3 tane aynı tip orta saha oyuncusu (Ayhan-Topal-Sarp) ile şapkadan tavşan çıkarma hevesinin de katkısı vardı. Ama aynı ilk yarıyı televizyondan izleyenler maç sonunda Lig TV spikerinin "13.haftanın en heyecanlı maçını izliyoruz" lafını duydular. Aslında maçı televizyondan izleyenlerin çoğu da heyecanlı maç izlediklerini iddia ediyordu. İşte bu yüzden televizyondan izlenip yorumlanan maçlara biraz daha dikkat etmek gerekiyor.

Maça gelince, yine Galatasaray'da bir motivasyon sorunu var gibiydi. Uruguay'dan Cuma gunu 17:00'den dönen Lugano, Cumartesi akşamı sahadaki yerini alırken; Almanya'dan Cuma gunu aynı saatlerde dönen Keita, Pazar akşamı hocasının ve kaptanının yanında oturdu. Orta sahada, forvet arkasında Ayhan oynarken, Elano'nun sağ açıkta oynaması ayrıca ilginçti. Manisa'nın sert, dirençli ve önde basan oyunu da Galatasaray'ın oyunu ileri taşımasını engelledi.

Tüm tribünlerin beklediği Keita ve Arda takviyeleri hemen 2.yarının başında gelmedi. Hatta Arda takviyesi hiç gelmedi. Tüm haftayı dinlenerek geçirip, sadece son 2 idmana çıkan Arda'yı 18'e alınca herkes Arda'nın en azından 15-20 dakika yer bulacağını düşündü ama olmadı. Keita da son 19'da girdikten sonra oyuna biraz hareket katmaktan başka bir şey yapamadı. Linderoth'a yaptığı asist de olmayınca galibiyet de gelmedi haliyle.

Kötü oynanan, motivasyon eksikliği görünen bu maçta dahi Galatasaray'ın % 100'luk 5'ten fazla pozisyonu vardı. Eksik olan orta sahada biraz daha yaratıcı olabilecek, biraz daha rakibi rahatsız edecek, Nonda'yı ve Kewell'i besleyecek biriydi. Bunu sahadaki Elano yapamayınca kaçan kıymetli 2 puan oldu.

Son olarak, Fenerbahçe mağlubiyetinden sonra oynanan 5 maçta da çift ön libero ile oynayan Galatasaray bu 5 maçta toplam 2 gol yedi. Görünen o ki, Galatasaray bundan sonra çift ön liberodan kolay kolay vazgeçmeyecektir. Nonda/Baros ikilisinden bir tanesinin arkasında Arda-Keita-Kewell-Elano dörtlüsünden üçünü izleyeceğiz...

22 Kasım 2009 Pazar

Hikayesi Ne ?

Çekilen her fotoğrafın bir hikayesi olduğu gibi, yukardakinin de bir hikayesi vardır elbet. Dün akşamki maçın öncesi ya da sonrası. İnönü Stadı numaralı tribün girişi. Solda Çarşı Grubu liderlerinden Alen Markaryan. Hafta içi çıkan kararla 6 ay tüm spor müsabakalarına girişi yasaklandı. Sebebi ise yanındaki çocuğun babasına küfür etmek, onu istifaya davet etmek, tribünü isyana davet etmek. Evet, sağdaki çocuksa Erdoğan Demirören. Başkan Yıldırım Demirören'in oğlu. Dün tribünde Yıldırım Demirören yoktu ama demek ki oğlu Erdoğan maça gelmiş. Maça gelmiş de, acaba Alen Markaryan ile ne gibi bir münasebeti oldu. Nedir bu fotoğrafın hikayesi ?

Kilit

Maçın en önemli karesidir bence yukardaki fotoğraf. Fenerbahçe'nin hücum yönünün %85'ini oluşturan adamı, Alex'i, Fink ile kilitleyen Denizli'nin planı tuttu. 90 dakika boyunca Rüştü'yü sadece bir kere zorlayabildi Alex. O da Fink'in kendisinden 9 metre 15 santimetre uzakta durmak zorunda olduğu frikik pozisyonunda.

Aslında kötü başlamadı Fenerbahçe. Ilk 10 dakikalık ev sahibi baskısını atlattıktan sonra maçın hakimiydi. Ibrahim Üzülmez'in Gökhan'a yaptığı net penaltı verilse, Fenerbahçe 1-0 öne geçecek ve şuursuzca saldıracak Beşiktaş'ın arkasında rahat pozisyonlar bulacaktı. Penaltı verilmeyince ve 45.dakikadaki Alex'in frikiği direkten dönünce ilk yarı da 0-0 bitti. İkinci yarı Serdar-Tello değişikliği ile takımı biraz daha öne atan Denizli'nin yardımına Emre'nin adele yırtığı yetişti. Emre'nin sakatlandığı pozisyonda golü bulamasa bile ilerleyen dakikalarda golü bulması yüksek ihtimaldi.

Taktik olarak bakıldığında, Denizli'nin Serdar Özkan fikri ne kadar yersizse, Daum'un Kazım fikri de o kadar yersizdi. Galatasaray maçında Kadıköy'de ileri uca A2 takımından bir oyuncuyu bile koysanız Servet ve Gökhan Zan'ı birbirine vurdururdu. Sivok, Ferrari ve Ernst üçlüsü arasında ezilen Kazım, çıkışı 75.dakikada yan hakeme "fuck off" isimli o meşhur şarkıyı söyleyerek buldu.

3 hafta önceki derbiyle ortak noktaları fazla olan bir maçtı. Galatasaray'ı taraftar baskısı, ofsayt olan 1 gol, tartışmalı bir penaltıyla yenen Fenerbahçe, verilmeyen penaltısı ve yarım metre ofsayt olan 3.golle ligdeki 2.mağlubiyetini aldı. Keita'nın yumruk, Kazım'ın küfür gerekçeleri ile atıldıkları dakikanın 75 olması ve her iki maçı kazanan tarafın da 3 gol atması enteresandı.

Sonuçta Beşiktaş arka arkaya 7.galibiyetini aldı ve yarıştan kopmadığını gösterdi. Beşiktaş'ın dünkü oyununun önümüzdeki maçlar için hiç önemi yok bence. Derbi maçlar başka hiçbir maça benzemez zira. Dün akşamki motivasyon ve seyirci desteğini yine bir derbi maçında bulabilirler. Tribün ve yönetim arasındaki kaos çözülmedikçe ileriye umutla bakması zor Beşiktaş'ın...