18 Eylül 2009 Cuma

Sinir Bozucu

5 gün önce kendi liginin son şampiyonu ile oynuyorsun. Daha 2.dakikada gelen bir gol atıp, ilk devrenin kalanını adeta bir antrenman maçı gibi geçiriyorsun. Bu arada rakip goller kaçırıyor ama sen ikinci yarı başında 2 gol daha atıp, hiç de iyi oynamadığın maçtan 3-0'lık galibiyetle ayrılıyorsun. 5 gün sonra UEFA Ligi ilk maçında Yunanistan Ligi lideri (3 maçta hiç gol yemeden 3 galibiyet) Panathinaikos ile 50.000 seyircinin önüne çıkıyorsun. 5.dakikada defans hatasından ilk golü bulup, ilk yarının kalan bölümünde % 100'lük gol pozisyonları kaçırıyorsun. Rakibin sadece duran toplardan kaleni yokladığı devreden sonra ikinci yarı başında bir ara top ve üstüne kaleciyi kontrpiyede bırakan bir frikikle durum yine 3-0 oluyor. Bu arada rakip Vanspor değil, senin de savunman Italya savunması olmadığı için kaçınılmaz gol pozisyonları verip, güzel bir ara topundan maçtaki tek golü yiyorsun. 5 gün arayla üst düzey iki rakiple oynayıp 6 gol atıp 1 gol yemek, hem de bugune kadar toplam 2 gol atıp 12 (oniki) asist yapan kaptanını 61.dakikada oyuna alarak, nerden baksan sinir bozucu.

Yakında Linderoth gibi sakatlanması haber değeri taşımayacak olan Emre Güngör'ün yerine stopere Hakan Balta'yı çekip sol beke Caner'in yerine Uğur'u alan Rijkaard, hala milli maç yorgunluklarını üzerlerinde atamayan Arda/Elano ikilisini idareli kullanarak bir kez daha kalitesini ispatladı. Sağ bekte Leto'dan nerdeyse her pozisyonda çalımı yiyen Sabri ise mücadelesi ve hırsıyla rakibini yıldırmaya çalıştı. Geçen sezonun aksine bu sezon çok sakin ve sadece topunu oynayan Sabri, kenarda hazır kıta bekleyen Uğur ve Serkan Kurtuluş'u daha çok bekleteceğe benziyor.

17 Eylül 2009 Perşembe

Respect


16 Eylül 2009 Çarşamba

Serbest Düşüş

Ligde en son 2.hafta Antalya’ya karşı Tello ile frikik golu bulan Beşiktaş’taki gol sorunu devam ediyor. Dün akşamki maçtan önce Bobo’yu kadrodan çıkaran Denizli, formsuz Nihat’ı da yedeğe çekip bu sefer şansını Nobre + Holosko + Serdar Özkan’la denedi ama yine olmadı. Delgado’nun yokluğunda forvet arkası oynaması için alınan Tabata, Galatasaray maçından sonra M.United maçında da vasatı aşamadı.

Denizli, Galatasaray maçında Arda’nın başına bekçi olarak diktiği Ekrem’i bu sefer Rooney’i durdurmak için kullandı ve bunda başarılı oldu. Ernst’le de savunmanın önününü güçlendirip M.United’a fazla pozisyon vermediler. Ama tüm maç boyunca % 100’lük bir tane bile gol pozisyonu da yaratamadılar. Dünkü maç, Şampiyonlar Ligi’ne yakışmayacak derecede kısır ve kilitli bir maçtı. M.United nasıl olsa bir yolunu bulup golü atarım düşüncesi ile sakin bir şekilde, panik yapmadan kendi oyununu oynamaya devam etti ve nitekim kendisine gereken golu, tam da gereken dakikalarda buldu.

Mustafa Denizli yine kendine yakışan yorumu, bu sefer maç öncesi basın toplantısında yaptı. Bu gruptan çıkmak için 7 puanın yeteceğini düşünen Denizli’nin ilk 3 puani gitti. Old Trafford’da da 3 puan daha gideceği için geriye 12 puan kalıyor. İçerdeki Wolfsburg ve CSKA maçlarını kazanıp, muhtemelen Wolfsburg deplasmanında 1 puan çıkabileceğini düşünüyor. Yani bir sonraki maçta CSKA deplasmanından da bir mağlubiyetle dönerlerse hala bu hesabın peşinde olduğunu söyleyebilir “Kurt Hoca” Denizli !!

Beşiktaş taraftarı dün akşamki tribün şovunun aynısını geçen sene Liverpool maçında da yaptmıştı. İlk defa izlediğimiz zaman çok etkilenmiştik evet ama aynı şeyleri ikinci kere izlediğiniz zaman ayni etkiyi yaratmıyor. Zaten takımı da ateşleyemediler bir türlü. Çarşı’nın tribün organizasyonlarını (gerekirse koreografilerle) biraz değiştirmesi gerekiyor. Mustafa Denizli’nin takımdaki gidişatı değiştirmesi gerektiği gibi...

14 Eylül 2009 Pazartesi

5.Hafta



5.hafta da geride kaldı ve değişen fazla bir şey yok. Galatasaray ve Fenerbahce kayıpsız olarak lige devam ediyorlar. Milli takımlara çok oyuncu veren takımların için zorlu bir haftaydı. Özellikle Galatasaray ve Fenerbahçe çok sayıda oyuncusunu milli takımlarına gönderdi. Galatasaraylı Elano ve Fenerbahçeli Andre Santos, uzun Brezilya-Türkiye seyahati dolayısıyla onbirdeki yerlerini kaybettiler. Bunun dışındaki milli oyuncularla ise 10 günlük sürede ayrı kaldı takımlar. Milli takıma çok oyuncu vermeyen takımlar içinse yararlı bir dinlenme haftası oldu.

Sezonun ilk derbisinde Galatasaray, kötü oynadığı maçta Beşiktaş'ı 3-0 yenerek kalitesini ortaya koydu. Girdiği 5 pozisyondan 3'ünü gol yaparak ofans hattında ne kadar tehlikeli olabileceğini bir kez daha gösterdi. Beşiktaş maçı öncesinde Galatasaray defansının hala kendini test edebilecek düzeyde bir takımla oynamadığını savunanlar muhtemelen bu tezlerini devam ettirecekler. Bir takımın defansını test edebilmesi için illa Real Madrid'le mi oynaması gerek bilinmez.

Beşiktaş'ta ise Mustafa Denizli ateşle oynamaya devam ediyor. Kimsenin beklemediği bir kadro ile Ali Sami Yen'e gelen Denizli, 3-0'lık mağlubiyet sonrası yine alışılagelmiş yorumlarını yaptı. Hala bu sezonun geçen sezondan farklı olduğunu anlamayan (ya da anlamak istemeyen) Denizli, daha önce de geriden geldiklerini ve puan farkının önemli olmadığını söylüyor. Yarınki M.United maçından da mağlubiyetle ayrılmaları halinde isyanlar başlayacaktır.

Fenerbahçe, sezonun en zorlu deplasmanlarından (gerek zemin, gerekse atmosfer) Bursa'da zor da olsa 1-0 kazanmayı bildi. İlk 75 dakikada girdiği tek pozisyondan gol çıkaran Fenerbahçe'de futbolcuların agresifliği göze çarptı. Hakem Deniz Çoban'ı mahalle maçlarındaki rakip oyuncu edasıyla hırpaladı ama tek kırmızı kart görmediler. Emre'nin yokluğunda ilk kez onbire giren Mehmet Topuz vasatı aşamadı. Türkiye'ye geldiği günden beri istatistikleri alt üst eden Alex yine kilidi açtı ve takımına 3 puanı getirdi.

Beklenen patlamayı sonunda yapan Trabzon, I.B.B'ye Olimpiyat Stadı'nda 6 gol birden attı. Stoper Egemen'in 3 gol atıp, Colmann'ın 3 asistle yıldızlaştığı maçta Umut 2, Gökhan da 1 gol atarak sezona ve taraftarlara merhaba dedi. Asıl problemi kendi seyircisi önünde kazanmak olan Trabzon'un istikrarı yakalaması lazım. Beşiktaş'ın kötü olduğu bu sezonda üst sıralara oynaması için içerde kazanması lazım.

Sezonun en büyük hayal kırıklığı Sivas’ta serbest düşüş devam ediyor. Ligin yeni takımı Manisa’dan da 3 gol yiyerek 4 maçta yedikleri gol sayısını 10’a çıkardılar. Çarşamba günkü erteleme maçında Denizli ile oynayacaklar. 5’te 5 yaparlarsa Türbülent’e format gelebilir.

Bunların dışında Gaziantep evinde Kasımpaşa’yı yenip ilk; Antalya da evinde Ankaragücü’nü 1-0 yenip ikinci galibiyetini aldı. Bol gollü geçmesi muhtemel Gençlerbirliği-Eskişehir maçında ise Gençlerbirliği’nden Kahe ikisi rakip kaleye olmak üzere toplam 3 gol atarak haftanın hat-trick yapan 2.futbolcusu oldu. 0-0 biten Denizli-Diyarbakır maçı ise haftanın golsüz biten tek maçıydı.

13 Eylül 2009 Pazar

Bizi Sevenleri Üzmeyelim Baba

Bundan 18 sene önceydi. Ben henüz 10 yaşında, futbolun ne olduğu bile bilmezken sarı-kırmızı renklere aşıktım. O zamanlarda bugunkü gibi eski futbolcular yorumculuk yapmadığı için onları tanımak çok kolay değildi. Sadece çok meşhurları bilirdik; büyük abilerin, babaların anlattığı hikayelerden. Metin Oktay vardı bizim takımdan, Lefter vardı en büyük rakipten. Pele'den bile daha iyiydi bizimkiler yine bizimkilerin anlattığına göre. Taçsız Kral derlerdi, filmde bile oynamıştı.

Bundan 18 sene önceydi. Ben henüz 10 yaşında, sabah yatağımda yatıyordum. Babam girdi odama. Oğlum, Metin Oktay ölmüş, bak tüylerim diken diken oldu dedi. Uykulu gözlerle baktım, babam kollarını gösteriyordu. Yapma be diyebildim. Galatasaraylı Metin Oktay mı ?

Biz Ali Sami Yen tribünlerinde UEFA Şampiyonu olan takımı seyretme şansına sahiptik ama Metin Oktay'ı göremedik. Keşke onu görebilseydik de UEFA Şampiyonluğu'nu bugun albümlerden öğrenseydik.
Senin gibi Cimbomlu'yu gerçekten de unutamıyor bu taraftar...

Kim Usta Kim Çırak ?

Sezon başından beri adeta gol olup yağan Galatasaray'a karşı Ernst-Fink ikilisini bozup Ekrem'i Arda'nın başına diken mi yoksa bu takımda sonsuz kredisi olan Arda'yı daha 59.dakikada oyundan tereddütsüz çıkaran mı ?

Denizli yine süprizlerini yaptı ama bu sefer papaz pilavı yemedi. Hafta arası oynanan milli maçlarda oynayan ve gol atan moralli Holosko'yu kenarda tutup sakat olduğu için 2 milli maçta da oynamayan büyük umut Nihat'la başladı. Ekrem'i Arda'yı durdurması için talimatlandıran Denizli, Tabata ve Yusuf ikilisinin şapkadan tavşan çıkarmasını bekledi. Buna karşın beklenen defans dörtlüsü ve önlerinde Mehmet Topal + Mustafa Sarp ile Beşiktaş'ı karşılayan Galatasaray'da hücum hattı biraz problemliydi. Çok erken gelen gol, kafa ve vücut olarak çok yorgun Arda Turan ve çok sayıda yapılan hazırlık pasları yüzünden eski maçlardaki üretkenliğinden uzak bir takım.

Ikinci yarıya Fink ile başlayan Denizli Ernst'i nerdeyse Galatasaray savunması ve ön liberoları arasında oynattı. Sonradan oyuna giren ama etkisiz olan Holosko ve Bobo da Beşiktaş'taki gol problemini çözemedi. Öte yandan Arda'dan bir asist dışında başka bir süpriz beklemeyen Rijkaard daha 58.dakikada onu Elano ile değiştirip topun biraz daha Galatasaray'da kalmasını sağladı. Baros'un ikinci golünden önce oyuna girmek için formasını içine bile sokan Nonda, Baros golü atınca tekrar eşofmanının üstünü giymek zorunda kaldı. 2-0'ı bulunca Barış Özbek ile biraz daha oyun kilitlendi ve Elano'nun hazırlayıp her daim skora etki eden Kewell'in asisti ile gelen 3.Baros golüyle oyun bitti.

Geride kalan maçlara göre kötü bir Galatasaray, girdiği 4-5 gol pozisyonundan 3'ünü atarak maçı 3-0 kazandı. Kadronun ve kenar yönetimin kalitesiyle bu sezon ligde böyle çok maç kazanacaktı Galatasaray zaten ama bu maçlardan birinin Beşiktaş maçı olacağı, hem de 3-0 gibi bir skorla, çok da beklenen bir sey değildi. Mustafa Denizli hala geçen seneyi hatırlatıp, daha önce de 9 puan geriden gelip şampiyon olduklarını ifade ediyor. Kim usta kim çırak ya da bu işin sonunda kim çırak çıkacak merakla bekliyoruz...