27 Eylül 2008'de, her Türk vatandaşı gibi, o da bir trafik kazasına kurban gitmişti. Bir taraftardan, bir tribün emekçisinden çok daha fazlasıydı. Düzenli bir işi, bir ailesi olmasına rağmen çok büyük emekler vermişti ultrAslan'a ve Galatasaray tribünlerine. Vefatından sonra nerdeyse tüm statlarda adına açılan pankartlar ve cenazesindeki renklerin çokluğu anlatıyordu zaten futbol camiasındaki yerini.
27 Eylül 2009'da, vefat eden her Türk vatandaşı gibi, mezarı başında anıldı onlarca insan tarafından. Akşam ise Ali Sami Yen'de, 24.000 kişi tarafından.. Uzun zamandır hazırlık yapıyordu ultrAslan, kurucusuna layık bir sene-i devriye yaşatmak için. Stadın nerdeyse tüm bölümlerine el yapımı, irili ufaklı bez pankartlar yerleştirmişlerdi. Ama tribünleri dolduranlar biliyordu eski açıktan güzel bir şeyler geleceğini, gelmesi gerektğini. Takımlar sahaya çıkarken önce kartonlar havaya kalktı, sonra tribünü kaplayan pankartlar indi. Sonra da hoparlörlerden Barış Manço'nun sesi duyuldu ;
Gözlerimde yaş, kalbimde sızı, unutmadım seni,
Unutamadım, unutamadım, ne olur anla beni...
Aynı anda misafir takım tribününde Eskişehir taraftarının yaptığı koreografi ile belki de ilk defa Türkiye'de aynı tribünde iki farklı takımın koregrafisi yapılmış oluyordu. Koreografiler konusunda ne kadar çok emek harcayan Alpaslan Dikmen'e mesaj gönderircesine...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder