
Kadıköy’deki maçlardan önce hiçbir zaman “itidal” çağrıları yapılmaz. Çünkü sessiz, sakin geçecek bir Fenerbahçe-Galatasaray maçında Fenerbahçe takımının alışılmış Galatasaray maçı temposunda oynaması bence mümkün değildir. Galatasaray takımının zaten mental olarak 1-0 mağlup çıktığı o zeminde biraz da tansiyon olduğu zaman zaten maç çoğu zaman başlamadan bitmiş oluyor. Ali Sami Yen’deki maçlarda ise genelde aynı etki olmuyor. Ali Sami Yen’in atmosferi yabancı takımlara (5 yılda 1 ortalamayla o atmosferi tattıkları için) cehennem gelirken, Fenerbahçe ve Beşktaş gibi takımlara artık sıradan geliyor. Ne zaman ki Galatasaray da Fenerbahçe gibi sahaya yakın tribünlü ve 45-50.000 kişilik yeni stadına geçer, o zaman aynı etkiyi yaratır. Ali Sami Yen’deki maçlardan önce her zaman tarafların sakin olması için çağrılar yapılır. Galatasaray taraftarı genelde bu tuzağa düşmez ve maçı germek için elinden geleni yapar. Burda amaç, ortamı mümkün olduğu kadar gerip misafir takım oyuncularının konsantrasyonunu bozmaktır.
Özhan Canaydın’ın vefatının derbi öncesine denk gelmesi düzenli itidal cağrıları yapan ekibin işine geldi. Özhan Canaydın’ın centilmenliği gündeme getirilip maçın kolkola izlenmesi gerektiğini bile söyleyenler oldu. Bütün bunların yanında Fenerbahçe taraftarı dün akşamki maçtan önce yapılan saygı duruşunda Özhan Canaydın’ı çılgınca alkışlayarak Mehmet Demirkol gibi bazı yazarların tüylerini diken diken etmiş. Maçın devamında, gollerden sonra Galatasaray’a edilen küfürler de Galatasaray taraftarının büyük çoğunluğunun tüylerini diken dilen etti. Hem Özhan Canaydın üzerinden sakinlik çağrıları yapıp hem de maçın içinde sürekli küfür etmek biraz iki yüzlülük gibi geliyor.
Zaten bence işin doğrusu sakinlik çağrısı yapmamaktır. Derbi dediğin gergin, yüksek tansiyonlu bir kavramdır. Insanları öldürmeden, fiziksel olarak yaralamadan yapılabilecek tüm taşkınlıkların yapılması gerektiği. Yoksa tadı olmaz. Acısız Adana gibi olur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder