Dün açıklanmıştı zaten Keita'nın 11 numarayı giyeceği. Yönetim kendisine Hakan Şükür'ün 9 numarasını teklif etmis fakat Keita, Hasan Şaş'ın 11 numarasını istemiş. Tabi Keita'nın 11 numara seçiminin Hasan Şaş'la bir alakası yoktur, o ayrı.
Keita çok iyi tranfer, doğru. Galatasaray'a lazım olan hızlı, çevik, kanatlardan kat edebilen bir futbolcu, tartışmasız. Rijkaard ve Galatasaray ortamı içinde kendini de bulursa 1-2 sene içinde Galatasaray'a para bile kazandırarak tekrar Avrupa'ya dönme ihtimali yüksek. Zaten basın toplantısına "Selaminaleyküm" diye başlayarak UltrAslan'dan ilk puanını aldı.
Keita'nın gelişi ne kadar sevindiriciyse, Hasan Şaş'ın gidişi de bir o kadar üzücü benim için. Evet, son 2 sezonda gerek tribünde gerek televizyon karşısında bizi çıldırttı. Oyunun büyük bölümünü yukardaki fotograftaki gibi hakemlere ve alayına isyan ederek geçirdi. Ama ne olursa olsun, Hasan Şaş gibi bir futbolcu gittiği zaman insanın içi burkuluyor. Milan deplasmanında ceza sahasının girişinden attığı kafa golü sonrası kelini işaret etmesi, Brezilya'ya karşı milli takımda o jeneriklik golü atması, Kadıköy deplasmanlarında vücuduna yediği pet şişeler ve yumurtalar, 2006'daki o meşhur 16 dakika sonrasındaki yere oturup ağlaması, geçtiğimiz sezonun daha ilk maçında Kewell'e yaptığı asistle "bu sezon da varım" mesaji vermesi... Ama olmadı, geçirdiği diz ameliyatından sonra bir hayli kilo alarak sahalara döndü. Hırsına yenik düşüp taraftarla didişmesi de oldu ama Galatasaray taraftarının gözünde Hasan Şaş hep farklı yerde olacak. Zira başka hiçbir futbolcunun başı ile ilgili özel tezahurat yapmadı bu tribünler...
Yeni bir 11 numara geldiği için sevinirken eski 11 numara da keşke bir kenarda kalsaydı diyesi geliyor insanın ama mümkün değil tabi. Hasan Şaş da diger efsaneler gibi taraftarın kalbinin bir köşesinde kalacak artık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder